Bugün Demokrasi kavramının en temel niteliği üzerinde konuşacağız. Bu öyle bir nitelik ki; iktidarları sallar, insanca yaşamayı getirir, ilerlemeyi sağlar. Üstelik boş sözlerle yapılmadığında birlikte yaşamanın da temel kuralıdır.
Abone Ol: https://goo.gl/ZyzAQ5
Ünsal bey selamlar. bugunku yayınınızı izliyorum suanda. artık konuşmaya başlamalıyız, bir şey yapmalıyız dediğiniz için yazıyorum size. Toplum olarak sizin de sürekli söylediğiniz gibi bir ortak paydada buluşmak gerekiyor. mesela toplumsal uzlaşı platformu yada toplumsal payda platformu gibi yine ortak akılla anılacak bir ismi olsun. Bu ortak paydanın altında doğrular ve yanlışları konuşalım ve siyasetçilerin önünde duramayacağı bir şeye dönüştürelim gerekirse. inanın birkaç gündür artık sorunların vatandaş tarafından sadece tiye alınan konular olduğunu görüyorum. online meetingler yapılabilir mesela. Sorunların artık ciddiye alınması gerektiğini anlamalıyız. oturup yazdığım aşağıdakı karma karışık bir yazı var.umarım imla kurallarını dikkate almazsınız. peki amacım ne? Benim gibi birçok insanın bu sorunlardan dert yandığına eminim. benim aklıma bunlar geldi şimdilik. herkes yanlış düşünceme yanlış diyebilir. doğru olanı onaylayabilir. bu yanlışların düzeltilmesi için bir güce dönüşmeliyiz.
yazı burdan itibaren başlıyor.
Toplumdaki ayrışma öncelikli sorun. Bu sorun çözülmeden ne eğitim ne sağlık ne ekonomi vb sorunlar çözülebilir.
Var olan bakanlıkların yanında afet ve koordinasyon bakanlığı kurulmalı. 2020 yılı ilk 10 ayı bittiği halde dünyada meydana gelen 6.5 üstü 22 depremde tüm dünyada ölen sayısı 150 iken sadece Türkiyede ölenler 137+ kişidir. (03.11.2020 itibariyle).Tüm dünyada ölen 1 kişiye karşılık türkiyede yaklaşık 11 insan öldü. Bu kader değildir. İhmalsizliktir. Nedeni daha çok kazanma hırsıdır.
Bu konuda çok tepki alacağımı düşünsem de söylemeliyim. Para hırsı bu ülkenin 10 yıllardır kendini tüketmesine neden olan bir durum. Kendinden ve çevresinden baska kimseyi düşünmeyen bir topluma dönüşmüş durumdayız. Memleketin yönetim kadrolarına talip insanlar bu hırstan arınmış olmalıdır. Belli ki şimdiki siyasiler ve öncekiler bunu çok dert etmemekteler.
Güçler ayrılığı elzemdir.
Her işin uzmanı ve o alana ömrünü vermiş çalışanları vardır. Mesela eğitim bu ükenin gelişmesi için yüzde 10luk bir yer işgal edecekse o zaman mecliste temsiliyet hakkını elde eden 600 kişi arasında alanında uzman ve memleketin gelişmesini dert edinen 60 akademisyen ve öğretmenden (ki her biri farklı branşlarda olsun) oluşmalıdır. Aynı durumu öncelikle ekonomi, sağlık, ulaşım, ihracat, sanayi gibi alanlarda da geçerlidir. Her türden esnaf zanaatkar, işçi, sanatçı mecliste eşit oranda temsiliyet hakkına sahip olmalıdır. peki nasıl uzman ve yönetmeye istekli böyle insanlar buluruz?
Özellikle ekonomi alanında toplumun eğitiminin çok büyük bir gereksinim olduğu düşünülmelidir. Bunun için çeşitli kanallardan yayın yapılması uygun olabilir. Topluma tasarruf yapmanın, tasarruf yapılabilecek farklı araçların, tüketim alışkanlıklarının düzenlenmesinin, iyi örneklerin anlatılması sağlanmalıdır.
Toplumu mecliste temsil etme hakkı görünürde herkesin sahip olabileceği bir durumken gercekte sadece belli bir zümrenin tekelinde bulunmaktadır. Seçimle toplumu ve ülkeyi temsil etme hakkı 55 yaş ile sınırlandırılmalıdır. Gençliğin verdiği enerji çok daha dinamik bir yönetim anlayışını ortaya çıkartacaktır. Milletvekili seçilme hakkı 55 yaşına kadar sınırsız olmakla birlikte, bir kişinin bakanlık veya cumhurbaşkanlığı makamlarına 2 defadan daha fazla seçilmemesi şart olmalıdır. Bu makamlarda liyakat ve eğitim düzeyi, bilgi birikimi, ülkesini Türkiye dışında temsil edebilme becerisi ön şart olmalıdır. Ülkenin temel sorunlarından başka biri de siyasi kadrolaşmadır. Bu durumun ortadan kaldırılması barışık bir toplum için elzemdir.
2000 öncesi övünülen kendi kendine yetebilen ülke sıfatını tekrar kazanmak adına tarımsal alanda büyük bir gelişimin içerisine girmek gereklidir. Tarımda teknolojinin kullanılması bunun yanında atalık tohum kullanımı ve ıslahı, sulama için yeni tekniklerden yaralanma, hayvancılıkta olabildiğince serbest gezen besi çiftliklerinin kurulması hepsinden önemlisi üreten çiftçinin hakkının ezdirilmemesi şarttır. Tarımsal üretimdeki aracılık faaliyetlerinin devlet konutrolünde sağlıklı bir şekilde hem üreticiyi hem de tüketiciyi korumaya yönelik önlemler alınarak gelişmesi gereklidir. Zam artışı ve Enflasyon oluşturan etmenler.
Ülke genelinde acaba mal ve hizmetlerin üretilmesi ve servis edilmesi konusunda ortaya konaacak belli bir oranda kar etme politikası işlevli olabilir mi? mesela üretilen bir malın son tüketiciye satışında yüzde 30dan fazla kar edilemez gibi. Çünkü şu anki ekonomik düzende en büyük sıkıntı mal ve hizmetlerin fiyatlarının kontrolsüz artışı. Sonuç olarak enflasyona yansıyan bu durum faizi de tetiklemiş oluyor. Herkesin bildiği örnekten gidecek olursak malum bir site üzerinden satışı yapılan herhangi bir araç modelinin sahiplerince gelişi güzel fiyat artışı. Bunu gören aynı model diğer araç sahiplerinin de fiyatlarını arttırması. Ve hatta başka bir marka ve model araç sahibinin de fiyatı yükselen bu modeli görüp kendi ellerindeki aracın daha değerli olduğu düşüncesi ile daha da fahiş fiyat artışı yapması. Bu aracı almak isteyen esnafın örneğin yüzde 30 daha fazla fiyata aldıgı bir marka model araç nedeniyle elindeki likiti eritmesi ve tekrar o likiti elde etmek için kendi ürettiği mal ve hizmeti daha yüksek fiyata satması gibi. Sonucunda domino etkisi yaratan ve çığırından çıkan bir ekonomik krizi tetiklemesi. Para hırsı… Enflasyon nedeni…
Depremde yıkılan evler ve ne yazık ki altında kalan onlarca insan için de durum bundan ibarettir. Yukarıda araç için anlatılan örnek ev ve gayrimenkul için de yazılabilir.
Topluma birden fazla ev sahibi olmanın aslında ülke yararına birşey olmadığı anlatılmalı. 2. bir ev sahibi olmak aslında ihtiyaç duyulmayan ev üzerinden bir kar beklentisi için olacaktır. Araba örneğini buraya uyarlarsak eğer, değerinin çok üzerinde fahiş fiyatlamalar ortaya çıkacaktır. Defter değeri 200bin tl olan bir eve piyasa nedeniyle ev sahibinin 2milyon tl fiyat biçmesi. 200Bin tl değerindeki ev için para kazanma derdinde olan bir ev sahibinin isteyeceği kira ile 2 milyon tllik eve istenecek kira aynı olacak mıdır? Bu konu üzerinden çok daha farklı bir örnek çizelim. Evlenme arefesinde çiçeği burnunda genç bir erkek ve kadın hayal edelim. Ev alabilmek için ikisinin de çalışıyor olması düğün ve eşya masrafları çıktıktan sonra mesela istanbul standartlarında bir ev alabilmeleri için kenarda 100bin tl peşinat bulundurmaları gerekecektir. Çalışıyor ve aylık 4000 tl tasarruf edebilyorlarsa (bu arada Türkiyede asgari şartlarda çalışan oranı resmi olarak yüzde 40 civarında) 380bin tl bir ev için 100bin tl peşinatla ve geri ödemesi aylık 4000 tl olacak şekilde 10 yıl boyunca toplamda 479bin ödeyeceklerdir. (2020 kasım ayı 0.99 faiz oranı ile hesap edilmiştir.). Anlatılan örnekteki çiftin muhtemelen 8bin tl civarında bir aylık gelirleri olmak zorunda. Hesaba katmadığımız bir diğer faktör 1 veya 2 yıl sonra dünyaya gelebilecek bebekleri ve onun ortaya çıkartacağı yüktür. Peki bu evli çiftimiz ne yapacaktır. Öncelikle ekonomik olarak kendilerini bir süre idare edecek, muhtemelen 20 yaş üstü bir ev bulabileceklerdir. 380bin tl ye yeni evli bir çift için ev bulmak istanbul izmir gibi metropollerde zor olmakla birlikte halen mümkün. Ama o evin 6.5 şiddetinde bir depreme dayanıklılığı?
Bilim ve fen alanında gelişimi sürekli takip eden mühendis mimarlara ihtiyacımız vardır. Hali hazırda bu ülke için değer üretmek konusunda can atan ve yurtdışında yaşamaya itilen birçok yetişmiş işgücümüz vardır. Bir çok konuda gelişimi belki de tetikleyebilecek olan bu insanlarımızı ülke ile barışık bir duruma getirmek toplumun içinden çıkacak yönetim kadrolarıyla olabilir.
Göçmen politikamızın değişmesi çok büyük bir elzemdir. Dünyadaki bir çok ülke gibi ancak kaliteli değer üretme potansiyeli olan insanların bu ülkeye entegre olmaları sağlanabilir. Bu durumun dışında kalan ve mülteci statüsünde olan insanların yaşaması için belirli bölgeler oluşturulmalıdır. Bu ülkenin yeteri kadar işsizi mevcuttur. öncelikle ülke vatandaşının işsizlik sorunu çözülmelidir. Aksi durumda hem mültecinin hem de ülke vatandaşının emeğinin sömürülmesine neden olmaktadır. Daha düşük ücretlerle çalıştırılmak zorunda kalmaktadırlar. Para hırsı…
İşsizlik ülke açısından en büyük sorunlardan biri olarak yer alıyor. Bu durumu oluşturan etmenlerden biri şüphesiz ürettiği emeğin karşılığını hakkıyla alamamak sonucunda oluşan işsizlik ki bu sorun derhal ortadan kalkmalıdır. Çünkü bu problem kalifiye iş gücünü hedef alan bir problemdir. Ekonomik olarak kırılgan olmamızın en büyük nedenlerinden biri işgücüne katılımın çok düşük olmasıdır. Türkiye ile benzer nüfusa sahip Almanyada iş gücüne katılım oranının Türkiye ile kıyaslanmayacak derecede yüksek olması, sağlanan ekonomik zenginliğin topluma dağıtılmasının daha kolay olması, emeğin karşılığında alınan ücretin tekrar ekonomiye mal ve hizmet alım satımı olarak geri dönmesi sayesinde çok daha stabil bir ekonomi oluşturulması sağlanabilir.
Mesela saat karşılığı ücret, cinsiyet farkı gözetmeksizin eşit işe eşit ücret ve en önemlisi ücretin standartlaşması. Uzmanlığı bulunmayan bir doktorun asgari ve azami bir ücret standardının olması gibi. Memleketin her köşesinde inşaat işçisinin standart bir saat ücretinin olması gibi.
Vergi sistemindeki aşırı çarpıklık. Nacizane ABD örneği vermek istiyorum. Eyaletten eyalete değişmekle birlikte Amerikada standart vergiler vardır. Kimi eyalette sizden kesilen vergiler bir sonraki senenin belli dönemlerinde size geri döner. 2006 yılında bulunduğum yerde 2 aylık çalışma ile kazandığım 9000 doların 1000 doları vergi olarak kesilmişti. Bir sonraki sene Türkiyeye döndüğüm halde benden kesilen 1000 doların 300 doları olan işsizlik vergisi haricindeki para bana geri gönderilmişti. Bu durumu yabancı çalışan olmama bağlamıştım. Sonraki sene tekrar gittiğimde sorduğum bir çalışan, bu durumdan ABD vatandaşlarının da yararlandığını söylemişti. Hatta kimi zaman daha çok vergi kesilmesini istediğini çünkü vergi geri ödeme döneminde çalışıp çalışmayacağını bilemeyeceğinden o paranın bir nevi garanti olduğunu söylemişti.
Vatandaş olarak cebimizden çıkan verginin ne için çıktığını, nerelere harcandığını ve harcanacağını bilme hakkımız var. Devletin işlerliğini sağlayan en önemli kaynak vergi ise harcama kalemlerinin şeffaflığı elzem bir durumdur. Belirli bir amaç için özellikle toplanan vergilerin daha sonra başka bir amaç için kullanılması, son yaşadığımız örnekte olduğu gibi can ve mal kaybına yol açmaktadır.
Maaşımızdan kesilen doğrudan vergiler ve satın aldığımız mal ve hizmetin karşılığında ödediğimiz dolaylı vergilerin, toplumun kimi kesimlerinin üzerinde oluşturduğu yükü azaltılmalıdır. İşçiden kesilen vergi toplamı, işverenden kesilen vergiden çok daha fazla olmamalıdır. Bu oranlar standart ve tabiki sermayeyi riske eden işverenin de ezilmesini önleyecek şekilde olmalıdır.
Sahip olunan yeraltı kaynaklarının çıkarılması ülke ekonomisi ve istihdam için iyi bir gelişme olmakla birlikte doğanın korunması hedeflenmeli ve belki de yerellerde oluşturulabilecek turizm faaliyetleri sayesinde yeraltı kaynaklarının sağlayacağı ekonomik katkının bile üzerinde girdi oluşturması sağlanmalıdır. Bu kaynaklar şimdiki nesil için değil gelecek nesillerin refahı için miras olmalıdır.
Ülkemizde oluşturulan varlık fonu ne yazık ki güncel siyesi çıkarlara konu olmakta ve sahip olunan değerlerin içi boşaltılmaktadır. Bu konuda günceli değil gelecek nesilleri düşünen Norveç varlık fonu gibi bir yapıya dönüştürülmelidir.
yukarıda yazdıklarım arasında size göre doğrular olabilir, yanlışlar olabilir. işte o doğrular bizim ortak paydamızı oluşturmalı. yanlışlar ise topluma doğru şekliyle açıklanarak yine ortak payda oluşturulmalı. şimdilik ismim açıklanmadan bunları kullanabilir ama en önemlisi toplumsal olarak birliği sağlayacak ortak bir yapı oluşumunu sağlayabilirsiniz. aksi halde ben ne yazık ki şimdiki hiçbir muhalif parti ve hareketi kendime yakın göremediğimden ortak paydadan kopma aşamasına yaklaşacağım diye düşünüyorum. ve işin daha acı tarafı benim gibi yüzbinlerce insan var, muhalefete inancını yitiren.
teşekkürler diliyorum. kolay gelsin.